Toprağa Bağlı – Cevdet Kudret
Ne uçmayı bilirim, ne gökten haberdarım,
Bir karış bile fazla yükselemem yerimden:
Toprağa basmak için yapılmış ayaklarım.
Bir karış bile fazla yükselemem yerimden,
Hasretle büyük, geniş semalara bakarım:
Toprak beni daima çeker eteklerimden…
Din Üzerine-Arthur Schopenhauer
İhtiyaçların kimisi tutkulara dönüşür; bunlar her şeyi önlerine katıp sürükler, hatta aklı perdeler, bilinci boğup susturur -cinsel hazlar bilhassa böyledir. s;12
Schopenhauer dünyada çıkar gözetmez insanların olduğunu sorgulamaz, gerçek ahlaktan kuşku duymaz: fakat onun düşüncesine göre bu insanlara ve böyle bir ahlaka her yerde rastlanmaz. Hatta zaman zaman gerçek kötülüğün, garazkârlığın, kötü niyetin var olduğunu kabul eder; ve doğru eylemlerimizin büyük bölümünün hukukun ve umumun kanaatinin etkisinin sonucu olduğunu düşünür. Bencil olmayan sevgiye, hesapsız, kendiliğinden adalete nadiren rastlanır; bunlar hayatın olağan seyri içinde beklediğimiz şeyler değildir, gördüğümüzde şaşırır müteessir oluruz; Hamlet’in söylediği gibi, “dürüst olmak bu dünyada on binlerin içinden seçilmiş olmaktır.” … s;15
Başkalarının gözünde iyi görünmeyi isteriz -sıradan insan başkalarının kendisi hakkında ne düşündüğüyle ilgilendiğinin yarısı kadar kendisinin ne olduğu ile ilgilenmez ve bu dünyadaki birçok karışıklığın ve perişanlığın nedenidir, fakat (daha kötüsü) kendi gözümüzde de iyi görünmeyi isteriz, dolayısıyla kendimizi kendimizden gizleriz, gerçek saiklerimizin üstünü örteriz, kendimizde bir kusurun olmadığını düşünmeyi severiz- çünkü utanç kadar nahoş bir şey yoktur. Zaman zaman başkalarının küçümsenmesine katlanabiliriz – fakat kendi kendimizi hakir görmek katlanılmaz bir şeydir ve buna izin vermektense her şeyi yapmayı ve düşünmeyi göze alırız. Bu tür bir varlık, teologların diyeceği gibi, yapıp ettikleri kötü olduğu için ışıktan çok karanlığı seven bir varlık ne kadar zavallıdır. s;17-18
Schopenhauer köleleri, fabrika işçilerini, çocuk işçileri görür; ve dokuma tezgahı başında oturmanın, aynı mekanik işleri günde on, on iki, on dört saat tekrar tekrar yapmanın nefes alma ayrıcalığı için ziyadesiyle pahalıya mal olduğunu düşünür. s;20
“Hayatta canımızı sıkan şey bir resimde hoşumuza gider.” s;42
…
Kaynak: ArthurSchopenhauer-Din Üzerine, SAY Yayınları, 1. Baskı
İstanbul’da Gerçek Kuzey (Coğrafî Kuzey) ve Manyetik Kuzey
İstanbul’da gerçek kuzey ile manyetik kuzey arasındaki farkı merak edenler için:
Dağdaki Ağaç Hakkında (Böyle Buyurdu Zerdüşt)
Kaynak: Böyle Buyurdu Zerdüşt-Friedrich Nietzsche, Say Yayınları 3.Baskı, s;66,67,68
Jacques Collin
Kibar Fahişelerin İhtişam ve Sefaleti’nde Balzac’ın bu “iğrenç şahsiyet” ile ilgili bir cümlesini not etmişim:
İğrenç şahsiyetile “Baba Goriot”u “Kaybolan Hayaller”e, “Kaybolan Hayeller”i bu etüde bağlayan bir nevi bel kemiğidir, Jasques Collin. S:396 (Cemil Meriç tercümesinden)
İnsanı insan yapan bütün duyguları çıkarları namına kullanmaktan çekinmeyen bu adam, Paris’in insan olarak vücut bulmuş bir karşılığıdır sanırım.
Fransızlar, Balzac’a çok şey borçludur.
Değinilen romanın son bölümünde mütercimin (Cemil Meriç) ilginç bir notu vardır:
İnsanlığın Komedisi’nde kerpiçten sütunlar ve samandan kulübeler de var.
Piron (1681-1773)
Dijonlu Fransız şair, şuh şiirleriyle ün salmıştır. Akademiye âza seçilmiş, fakat XV’inci Louis bu intihabı tasvip etmemiştir. Bu hükmün acısını unutamayan Piron mezar taşına şu beyti yazmıştır:
Ci-git Piron qui ne fut rien
Pas méme académicien“Hayatında hiçbir şey, hatta akademi azası bile olamıyan Piron burada yatıyor.”
Kibar Fahişelerin İhtişam ve Sefaleti-Honoré de Balzac, 1946 S:442 (Mütercim Cemil Meriç’in dipnotudur.)
Paris Bir Şenliktir-Ernest Hemingway
Sen benimsin, Paris de benim. Ben de bu defter ve kaleme aitim. s:12
***
Bir öyküyü bitirince hep bomboş hissederim kendimi. Yarı mutlu yarı mutsuz, sanki sevişmişim gibi. Yazdığım öykünün çok güzel olduğuna emindim. Ama ertesi gün bir daha okuyuncaya kadar bir şey diyemezdim. s:12
Hemingway hakkında:
Bir Facianın Hikâyesi-Cemil Meriç
SUNUŞ
Merhaba,
Bir Facianın Hikâyesi Cemil Meriç`in artık basılmayacak bir eseridir. Kitabın basılan ve basılacak olan diğer kitaplara dercedildiği, edileceği söylenmektedir. Meriç`in mirasının eksiksiz ve aslına uygun olarak okuruna ulaştırılabilmesi için internetin sunduğu imkânları kullanmak zaruri hale gelmiştir. Kitabı bilgisayara aktardıktan sonra orjinalinde bulunan imla, gramer ve tüm baskı, dizgi hataları editörümüz tarafından kitabın aslıyla karşılaştırılarak yeniden tashih edilmiş, düzeltilmiştir. Editörümüzün hassasiyeti ve titizliği kitabın yayımlanma sürecini geciktirmiştir. Kitaptaki hataları düzeltmekten bunalan editörümüz Zülfikar Kürüm`ün kitabı siteye yüklerken söylediği bir cümle çok anlamlı olduğu için sizlerle paylaşmak istiyorum: Neyseki ustadın gözleri görmüyormuş. Yoksa kâtiplerin hepsini kovarmış…
Emeğimizin sadra şifa olmasını ümid ediyor ve dualarınızı bekliyoruz…
Not: Eseri yukarıda belirtilen adresteki metinden alarak düzenlemeye çalıştık. (more…)
Hayır, bölünmeyeceğiz
Milliyetçilerin ağzına bölünmek fiili hiç yakışmıyor, “Memleketi yeniden fethederiz, dağa çıkarız; bu gaflet bizi bölünmeye götürüyor” yollu ekşimiş sözler, milliyetçi fikriyatın psikolojik seviyesini ve zihnî perişanlığını gösteriyor.
Bölünmekten değil, aslında bölünme korkusunun nüzûl indirttiği bu hâletin kitlelere bulaşmasından korksak yeridir.
Milliyetçilik evvelâ milletin hukukunu savunmak demek; milliyetçilik, milletin tarihi, sosyolojik ve hatta mistik varlığına ve şahsiyetine iman etmek demek. Bölünme lâfları, millet mefhumunun varlığını inkâr, tâbir caizse küfürdür. Milletine inanmayan birinin gideceği yer devlet fetişizmi, nâm-ı diğer faşizmdir o kadar. (more…)
leave a comment